0’ların başındabaharla yazın geçiş zamanlarında dünyaya gelmişim. Zaten hayatım hep geçişlerlesürdü. İki kişilik bir aileye üçüncü eş olduğumdan mıdır bilinmez hayatım hepüçüncü kişilerle geçmekte. Sakin denilecek bir çocukluk ardından başlayan hayatkoşturmacası bugün 23 yaşımda hep bir koşuşturmaca ve yalnızlıkla geçiyor.Yalnızlık aslında hayatıma bir ek değil, içimizden birisi gibisi geldi hep.Çocukkende yalnızdım; akşam olup evlere çekildiğimizde kardeşleri ile vakitgeçiren insanlara özenirdim, benim hiç akşamları birlikte geçireceğim kardeşimolmadı. Yalnızlığı bana 23 senede o kadar iyi öğrettiki hayat, ben artık yalnızkalmadığım zamanlarda yalnızlığı arar oldum. Kaybetmeyide öğretti hayat bana bukısa sürede… 9 Yaşında bir ağustos sıcağında “ sesimi duyan var mı? ”çığlıkları içinde ilk kaybedişimi yaşadım. Canımdan bir parçayı kuzenimi göçükaltından çıkarttığımızda kaybetmek kelimesini iliklerime kadar hissetmiştim.Anlamıştım orada göçük altından çıkaracağımız hayatlar hep kaybedişigetirecek… 13 yaşında hayat bir kez daha kaybetmek kelimesini hatırlattıdedemi alarak. Ve ben tam alışacakken bir kaybediş daha adı da acısı kadarbüyük oldu: BABA… Belkide bir insanın hayatı boyunca yaşayacağı en büyük ikikayıptan birisidir BABA. Kollarında can vermiş olsa dahi, son sözlerini duysanve gözlerini ellerinle sen örtsen ve hatta ellerinle cenazesini yıkasan dahiO’nu toprağın altına koyana kadar hep bir umutla bir yerlerden çıkıp gelecekdiye bekliyor insan… Öylesine büyük bir kayıp işte. Her kaybı kabüllenen benbugün üzerinden geçen yıllara rağmen O’nu kaybetmeyi kabüllenemiyorum. Öylesinebüyük bir gidiş oluyor ki; canın bir eksik, mutlulukların bir eksik, gülüşlerinbir eksik, hayallerin bir eksik ama hüznün hep bir fazla çıkıyor. İşte yineöyle büyük bir kayıp oluyor ki hayatında hiç bir günü kutlayasın gelmiyor,O’nsuz doğduğun gün bile hep hayata küstüğün gün oluyor. İşte öyle yine hayataküstüğüm bir günde kendi kendime düşünüp ben iyiki doğmuşum diyemiyorum…